🌃 Güzel Ahlaka Örnek Olarak 5 Davranış Yazınız
Gerzeli İş İnsanı Hüseyin Yüksek, ‘Hüseyin Yüksek Amca ile Küçük Kahramanlar İş Başında’ isimli çocuk kitabını ilçemizde dağıtmaya başladı. 23 Kasım 2020 Pazartesi 17:31 3 A + A - Yazdır. Yüksek, ‘Hüseyin Amca ile Küçük Kahramanlar İş Başında’ adını taşıyan, içerisinde olduğumuz pandemi sürecinde
C İbadetler ve Ahlâk. 1-Ahlak İbadetlerimizin Makbul olmasının Sigortasıdır. 2-Güzel Ahlak İbadetin Sevabını Artırır. D- Ahlâkın Gündelik ve Sosyal Hayattaki Önemi. 1-İş Ahlâkı. 2-Tüketimde Ahlâk. 3-Ahlâkın Üretime Katkısı. 4-Ahlâklı İnsan-Ahlâklı Toplum. 5-Ahlaklı İnsan Huzurlu İnsandır.
Ahlak tabiat, mizaç, huy, davranış anlamına gelmektedir. İslam ahlakı, İslami değerlere özgü ahlak tutum ve davranışları anlamına gelmektedir. Ahlaklı olmak, erdemli olmak demektir. Güzel ahlak sahibi olmak Peygamber a.s.’ın da örnek olduğu bir davranıştır. İslam ahlakının bir gayesi bulunmaktadır.
1 Güzel ahlaka örnek olarak beş davranış yazınız. Cevap: Cömert Olmak Sabırlı Olmak İbadet Yapmak Dürüst Olmak Saygılı Olmak. 2. Sınıf ortamında birbirinize saygınızı gösteren üç davranış yazınız. Cevap: Öğretmenimiz geldiğinde ayağa kalkmak. Sınıfa birisi geldiğinde hoş geldin demek.
Defterinizebu konudaki düşüncelerinizi içeren bir kompozisyon yazınız. Güzel ahlak insanı insan yapan en önemli değerlerin başında gelir. Ahlak demek iyi, güzel ve doğru olan bütün şeylerin bir araya gelmesi demektir. Bir insanın güzel ahlaklı olması onun iyi bir insan olduğunu gösterir. Dinimiz de zaten güzel ahlaka
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in en önde gelen özelliklerinden biri üstün bir ahlaka sahip oluşudur. Ahlak, güzel ve kötü olarak ikiye ayrılır. - Edep, tevazu ve kerem güzel ahlak
GÜZEL AHLAK İLE İLGİLİ AYETLER. “Sen elbette büyük ahlâk sahibisin.”. (Kalem sûresi, 4) Allah Teâlâ en güzel şekilde yaratıp kendisine en güzel ahlâkı öğrettiği sevgili peygamberine böyle hitap etmektedir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, peygamber olmadan önce de herkesin hayran kaldığı üstün bir ahlâka
Yd5c. 6 Temmuz 2022, 1404 - Zülal Güneş YazdıBir Sure Tanıyorum Fatiha Suresi ve Anlamı Cevapları3. Ünite Güzel Ahlak 4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı Sayfa 72-73-74-75-76. Cevapları MEB Yayınları4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 72 Cevapları MEB Yayınları4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 73 Cevapları MEB Yayınları4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 74 Cevapları MEB Yayınları4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 75 Cevapları MEB Yayınları4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 76 Cevapları MEB Yayınları4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 72 Cevapları MEB Yayınları“el-Fâtiha” sözünü duyunca ne yaparsınız? Cevap “el-Fâtiha” sözünü duyunca Fatiha suresini Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 73 Cevapları MEB YayınlarıKarışık şekilde verilen Fâtiha suresinin okunuşunu numaralandırarak doğru bir şekilde sıralayınız. Cevap4. Sınıf Din Kültürü Değerlendirelim Cevapları4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 74 Cevapları MEB YayınlarıA. Aşağıdaki açık uçlu soruları Güzel ahlaka örnek olarak beş davranış yazınız. CevapAnne ve babaya saygı göstermekYaşlılara yardım etmekKomşuları gözetmekArkadaşlar ile iyi geçinmekİhtiyaç sahibi kişilere yardım etmek2. Sınıf ortamında birbirinize saygınızı gösteren üç davranış yazınız CevapArkadaşlarının düşüncelerine saygı duymakSöz hakkı alarak konuşmakÖğretmene karşı saygılı olmak3. Aile büyüklerimiz ve kardeşlerimizle ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? Örneklerle açıklayınız. Cevap Aile büyüklerimize ve kardeşlerimize karşı hem sevgimizi hem saygımızı göstermemiz gerekir. Büyüklerimizin sözünü dinlemeli küçüklerimizin düşüncelerine saygı Arkadaşlarımıza nasıl davranmalıyız? Kısaca açıklayınız. Cevap Arkadaşlarımıza her zaman anlayışlı saygılı olmalıyız. Onların sözlerini kesmemeli ve düşüncelerine saygı Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları İslam dini insanlara karşı alçak gönüllü, iyi, dürüst, adaletli ve güvenilir olmayı öğütler. Anne babaya iyi davranılmasını, komşu, dost ve akrabalarla iyi ve kardeşçe geçinilmesini ister. Yoksullara yardım etmeyi, insanlara saygılı olmayı, başkalarının haklarını gözetmeyi buyurur. Verilen paragrafa göre Müslümanın en önemli özelliği aşağıdakilerden hangisidir? Cevap A Güzel ahlaklı olmak2. “Mümin kendisiyle dostluk kurulabilen kişidir…” Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 400. Yukarıdaki hadiste bahsedilen dostluk bağını kurabilmek için aşağıdaki davranışların hangisinden uzak durulmalıdır? Cevap A Lakap takmak4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 75 Cevapları MEB Yayınları3. “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” Tirmizî, Birr, 33. Yukarıdaki hadise göre anne babanın evladına vereceği en değerli şey aşağıdakilerden hangisidir? Cevap A Güzel ahlak4. Aşağıdakilerden hangisi aile içi görevlerimizden değildir? Cevap D Arkadaşlarımızı ziyaret etmek5. “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.” atasözünde aşağıdakilerden hangisi anlatılmaktadır? Cevap C Her insanın kusuru Aşağıdakilerden hangisi akrabalarımızla ilişkilerimizde dikkat etmemiz gereken kurallardan biri değildir? Cevap D Her gün görüşmek7. Fâtiha suresiyle ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur? Cevap C Namazın her rekâtında okunan bir Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Sayfa 76 Cevapları MEB YayınlarıC. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanlarla doldurunuz. Cevap1. Güzel davranışlı ve iyi huylu kimselere güzel ahlaklı denir. 2. Akrabaya yardım etmek Allah’ın emirlerindendir. 3. Aile içindeki bireyler birbirlerine destek olmalıdır. 4. Evleri birbirine yakın yaşayan insanlara komşu denirAşağıdaki kelime avını çözüp, kalan harflerle gizli olarak verilen mesajı bulunuz. Cevap Anonim cevap yazdı 17 Mart 2022, 1812Ama çok güzel bir uygulama Teşekkür ederim ödevime yardım ettiğin için Herkese selam söyle teşekkürlerYorum Yazmak İster misin?Forum Ders Cevapları Copyright © 2019-2022
Güzel ahlaka örnek olarak beş davranış yazınız. a ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka ahlaka örnek olarak beş davranış Olmak Sabırlı Olmak İbadet Yapmak Dürüst Olmak Saygılı Olmak3. Sınıf Meb Yayınları Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı Sayfa 74 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz. ☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
İbâdetlerimizin seviyesini ve kalbimizin seviyesini gösteren en müşahhas delil ve en bâriz ölçü, güzel ahlaktır. Nedir güzel ahlak? Güzel ahlak; insanların iyi veya kötü olarak vasıflandırılmalarına sebep olan huy ve davranışlarıdır. Bu mânâda, güzel ahlâk; Cenâb-ı Hakk’ın bizden istediği ahlâktır. Kur’ân-ı Kerîm’in bizden istediği ahlâktır. Allah Rasûlü’nün ahlâkı ile ahlâklanmaktır. Güzel ahlâk, dînimizde her şeyin esası ve temelidir. Yine dînimizin en yüce hedef ve gayelerindendir. Zira Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdu “Ben üstün ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” Muvattâ, Hüsnü’l-Hulk, 8; Ahmed, II, 381 Yine Efendimiz buyurdu “Beni Rabbim terbiye etti. Edebimi, terbiyemi güzel eyledi.” Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 12 Rasûlullah Efendimiz’i Allah terbiye etmiş, ümmet-i Muhammed’i de Efendimiz’in terbiyesine tevdî etmiştir. Efendimiz’in hayatı bu hakikatlerin bir ispatıdır. Zira Fahr-i Kâinât Efendimiz; 40 yaşına kadar ilâhî tâlim ve terbiye altında, karakter ve şahsiyet yani güzel ahlâk sergiledi. Kavmi arasında ismi ve sıfatı; el-Emîn, es-Sâdık» idi. Düşmanları bile yalan söylediğine şahitlik etmiyordu. Hattâ Ebû Cehil bile; “Yâ Muhammed! Sen hiç yalan söylemedin! Ben Sana; Sen yalancısın!» demiyorum. Fakat şu getirdiğin davetini istemiyorum!..” diyerek O’nun doğruluğunu vicdânen kabul ettiğini, fakat davetine icâbet etmekte nefsine mağlûp olduğunu bir bakıma îtirâf etmişti. Nitekim bu hâl, âyet-i kerîmede şöyle beyân edilmektedir قَدْ نَعْلَمُ اِنَّهُ لَيَحْزُنُكَ الَّذ۪ي يَقُولُونَ فَاِنَّهُمْ لَا يُكَذِّبُونَكَ وَلٰكِنَّ الظَّالِم۪ينَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ ﴿٣٣﴾ Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allah’ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar. el-Enâm, 33 -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Câhiliyye karanlıkları ve bataklıkları içinde güneş gibi parıldayan, muhteşem bir şahsiyet âbidesi idi. Cenâb-ı Hakk’ın insanda tecellî ettirdiği en büyük mûcizesiydi. Bu bakımdan O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; En zirve edep, hayâ ve zarâfet timsâliydi. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber’in yüksek değerini ifade sadedinde âyet-i kerîmede; وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ “Şüphesiz ki Sen, yüce bir ahlâk üzeresin” el-Kalem, 4 buyurmuştur. Kur’ân nimeti, işte bu güzel ahlâk zemini üzerine nâzil oldu. Bir başka ifadeyle Kur’ân nuru; Rasûlullah Efendimiz’in, tertemiz olan kalb-i selîmine kondu. Nûrun alâ nûr» oldu. Mekke devrinde, 13. yıl îman tâlîminin ardından; namaza ilâveten Medîne-i Münevvere’de de diğer ibâdetler, ukûbat ve ahkâm nâzil oldu. Îmânın da ibâdetlerin de gayelerinden biri, yine en güzel ahlâka ulaşmak oldu. Yani din; ahlâk ile başladı, yine ahlâk ile taçlandı. Şu kudsî hadis rivâyeti, ahlâkın başta ve sondaki ehemmiyetini ne güzel ifade eder “Bu, Ben’im Zâtım için râzı olduğum bir dindir. Bu dîne yakışan da ancak cömertlik ve güzel ahlâktır. Müslüman olarak yaşadığınız müddetçe bu iki hasletle ikrâm ediniz.” Ali el-Müttakî, Kenz, VI, 392 Bilmeli ki; Şu hadîs-i şerif de îmân ile güzel ahlâkın ayrılmaz münasebetini ne güzel ifade eder أَكْمَلُ الْمُؤْمِن۪ينَ إ۪يمَاناً أَحْسَنُهُمْ خُلُقاً “Mü’minlerin îman cihetinden en mükemmeli, ahlâken en güzel olanıdır.” Ahmed, Müsned, II, 250 Peygamberlerin hayatındaki bu sıralama keyfiyetindeki bir sır ve hikmet de şudur ki Bir peygamberin nübüvvetten önce; dîni, ibâdetleri, hattâ kâmil mânâda îmânın esaslarını dahî bilmemesi mevzubahis olabilir, çünkü henüz vahiy gelmemiştir; fakat bir peygamberin ahlâktan mahrum olması düşünülemez!.. Demek ki güzel ahlâk, nübüvvetten önce de peygamberlerin fârik vasfıydı. İBÂDETLERİN DE ÖZÜ AHLÂKİçindekiler1 İBÂDETLERİN DE ÖZÜ AHLÂK2 ZÂHİRDE KALIR3 BÂTINÎ HARAMLARA DİKKAT4 Kendimizi muhasebe edelim5 İSLÂM’I HİÇBİR SAHADA UNUTMA!6 SAHÂBÎ NELER YAPTI?7 MUHABBET İMTİHANI8 AHLÂK, TEZKİYE İLE… Günümüzde üzülerek görüyoruz ki; İslâm’ın emirlerini gerçekleştirirken zâhirî hususlara ehemmiyet veriliyor. Fakat güzel ahlâka yeterince ihtimam gösterilmiyor. Cenâb-ı Hak; zâhirî ibâdetlerin her birini, insan rûhuna şifâ olarak emretmiştir. İbâdetlerin her biri de; bizleri güzel ahlâka ulaştırmak ve mezmûm olan, çirkin ve kötü ahlâktan uzaklaştırmak gayesine mâtuftur. Meselâ; Namaz, Allâh’ın huzûrunda hiçliğin idrâki. Secdelerde Allâh’a yaklaşmak ve ilâhî mülâkat. Cemaatle namazlarla içtimâîleşmek. Cihadda olduğu gibi muntazam ve kenetlenmiş saflar hâlinde Hakk’a kulluk. Namazın faydası sadedinde, âyet-i kerîmede; Ankebût Sûresi 45 اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ ﴿٤٥﴾ Ey Muhammed! Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak olan namaz elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor. Bkz. el-Ankebût, 45 buyuruluyor. Namaz bizim için ilâhî bir röntgen mesâbesindedir ki, onunla îman ahlâkımızın Cenâb-ı Hak’la yakınlık seviyesi gösterilir. Çünkü; Namazın da bütün ibâdetlerin de mutlaka güzel ahlâk ile irtibatı vardır. Kezâ; Orucun hikmeti; Takvâya erişmeniz için, şükretmeniz için» diye beyan ediliyor. Bkz. el-Bakara, 184-185 Oruçta helâlden bile riyâzat ile istifâde var. Ağızdan gireceklere dikkat edildiği gibi, ondan çıkacak sözlere de âzamî dikkat edilmesi emrediliyor. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyor “Ya hayır söyle yahut sus!” Hâkim, IV, 319/7774 Susmak, tefekkür mâhiyetiyle ayrı bir ibâdet hâli. Buna mukabil şeytânî ve nefsânî vitrinlerden de kendini koruyabilmektir. Böyle olunca sükût, bir fazîlettir ve müstesnâ bir tefekkür malzemesidir. Bunun içindir ki; Orucun göze, kulağa ve gönle de tutturulması îcâb ediyor. Buna dikkat edilmezse orucun boşa gideceği bildiriliyor. Zekât zaten başlı başına cimrilik ve bencillikten uzaklaştırmak, merhamet ve cömertlik sıfatlarını kazandırmak gayesinin tahakkukunda birinci seviye. Farz seviyesindedir. Şunu unutmamak lâzım ki, hırsızlık en kötü bir hâldir. Zenginin, fakirlerin hakkı olan zekâtı vermemesi de aynı şekilde büyük bir hırsızlıktan başka bir şey değildir. Bu, açıkça bir zenginin fakirlerin hakkını gasp etmesidir. Gerçekleştirilen infak ve sadaka ise, hudutsuz hayır-hasenat… Cenâb-ı Hakk’a yakınlığın en güzel ölçüsü لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ “Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe birr»e hayrın kemâline vâsıl olamazsınız…” Âl-i İmrân, 92 Hacda ise; Refes yok, cidal yok, fısk yok!» buyuruluyor. Bkz. el-Bakara, 197 Nezâket ve zarâfet tâlîmi… Bir bitkiyi dahî incitmek yasak. Bir avcıya avı göstermek yasak. Hacdaki şeytan taşlamanın mâhiyeti, hayatın her safhasında iblisi taşlamak zaruretini idrâk. İki parça dikişsiz elbiseyle hiçliğe bürünmek ve Hakk’ın emri etrafında pervâne olmak… Kurban ise, fedâkârlığın ve Hakk’a yakınlığın bir zirvesi ve şiârı. Hazret-i İbrahim’in, en kıymetli oğlunu böyle bir fedâkârlık içinde oluşunu tefekkür… Hepsinin güzel ahlâk ile irtibâtı âşikâr… Yani zâhirî ibâdetlerde de Rabbimiz bizden güzel ahlâk istiyor. ZÂHİRDE KALIR Güzel ahlâka ulaşmadan, kalbi tasfiye ve nefsi tezkiye etmeden edâ edilen ibâdetler ise şekilde kalmıştır ve Cenâb-ı Hakk’ın kabulünden uzaktır. Bu sebeple Hazret-i Ömer şöyle îkāz eder “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu? Kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete riâyet ediyor mu? Dünya ile meşgul olurken helâl-haram gözetiyor mu? Ona bakınız.” Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326 Burada Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın îkāz ettiği husus; ahlâkta derinleşmeden, bu ibâdetleri sûretâ edâ eden kişilerin düştüğü durumdur. Yûnus Emre Hazretleri de böylelerini şöyle ifade eder Yûnus Emre der; hoca, Gerekse var bin hacca. Hepisinden eyice Bir gönüle girmektir! … Ak sakallı pîr hoca, Bilemez hâli nice, Emek yimesün hacca, Bir gönül yıkar ise… … Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı, İki cihan bedbahtı, Kim gönül yıkar ise… Eğer bir kimse, namazı hakkıyla kılsa, orucu hakkıyla tutsa; onun ahlâkı da düzgün ve güzel olur. Yani konuştuğunda da doğru söyler, emânete de hıyânet etmez, helâl-haramı gözetir. Eğer bu ahlâkî vasıflara titizlikle sahip çıkarsa; namazı da huşû içinde, makbul bir namaz olur. Namaz; eğer gafletten, riyâdan, cimrilikten uzak tutmuyorsa, Cenâb-ı Hak; böyle geometriden, hendeseden, tâbir-i âmiyâne ile yatıp kalkmaktan ibâret bir namaz kılanlara şöyle buyuruyor فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّ۪ينَ “Yazıklar olsun o namaz kılanlara!..” el-Mâûn, 4 İbâdetleri zâhir ve bâtın her iki kanadıyla edâ edebilmenin yolu, hassâsiyettir. İnsanın ahval ve gidişâtı için para da bir röntgen mesâbesindedir. Kulun iradesi yoktur. Paranın iradesi vardır. Eğer para helâlse, helâl yola ve hayrâta gider. Hakk’a yaklaştırır. Hayır-hasenat, kazanılan malın helâliyetini gösterir. Fakat para eğer bulanıksa, bulanık yerlere gider. Eğer para haramsa, tamamen haram yerlere gider. Sonunda sahibini helâk eder. Zâhir-bâtın meselesi, haramlarda da karşımıza çıkar. BÂTINÎ HARAMLARA DİKKAT Günümüzde yine üzülerek müşâhede ediyoruz ki; Dînî hayatta zâhirî haramlardan uzak durmaya îtinâ ve dikkat edilirken, bâtınî haramlardan kaçınmaya ihtimam gösterilmeyebiliyor. Meselâ; Bir müslüman, ömrü boyunca ağzına hınzır eti koymuyor. Ondan tiksiniyor. Hattâ paketli gıdâ maddelerinden güvenmediği mamulleri almıyor, evine sokmuyor. Çok güzel. Böyle bir hassâsiyet ve şuur, îmânın ve takvânın gereği… Fakat aynı kişi; dilini yalandan, gıybetten ve nemîmeden muhafaza etmiyor. Hâlbuki bu bâtınî haramlar da en az hınzır eti kadar iğrenç ve tiksindirici. Cenâb-ı Hak, gıybetten; يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يراً مِنَ الظَّنِّۘ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَح۪يمٌ ﴿١٢﴾ Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. Bkz. el-Hucurât, 12 Hattâ hınzır eti yemenin; başkasına doğrudan bir zararı yoktur, ferdî bir günahtır. Lâkin yalanın, gıybetin, dedikodunun ve benzeri günahların kıyâmete kalan bir de kul hakkı tarafı var. Toplumu ifsâd etmesi var. Kardeşliğe zehir saçması var. Hınzır etinden elbette tiksineceğiz. Lâkin bir müslümanın; hınzır etinden yahut içkiden uzak durduğu kadar, hattâ daha fazlasıyla yalandan, gıybetten uzak durması lâzım. Onları önemsiz addetmemesi lâzım. Hafife almaması lâzım. Bir mü’minin seviyesini gösteren en mühim alâmet; İnsanlar; onun elinden, dilinden ve ahlâkından müstefîd oluyor mu? Oluyorsa, onlar için şöyle buyrukur buyurulur اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ ﴿٦٢﴾ “Onlar korkmayacaklardır da üzülmeyeceklerdir de.” Yûnus, 62 Bir başka misal ile anlatalım Hiçbirimiz kan, idrar ve benzeri bir necâsetin üzerimize veya elbisemize bulaşmasına râzı olmayız. Kazârâ bulaşsa temizlemek için derhâl harekete geçeriz. Umursamazlık etmeyiz. Bir de görünmeyen necâsetler var. Kibir, haset, kin, cimrilik, bencillik, enâniyet ve benzeri çirkin ve rezil duygular; kalpleri mülevves hâle getiriyor. Artık o kalp ile zemzem de ikrâm edilse boş… Çünkü kap kirli. Kirli bir kalp, Cenâb-ı Hakk’a nasıl yaklaşabilir ki! Hâlbuki; Îman önce لَا اِلٰهَ / lâ ilâhe» yani kalbi her türlü mazarratlardan temizlik ile başlar. Tâ ki, îman seviye bulsun ve îmânın hakikati kalpte kök salsın. Kendimizi muhasebe edelim Zâhirî necâsetlere gösterdiğimiz teyakkuzu, mânevî ve bâtınî necâsetlere gösteriyor muyuz? Onları temizlemek için ne kadar gayret ediyoruz? Onlardan ne kadar rahatsız oluyoruz? Bâyezîd-i Bistâmî -kuddise sirruhû- bir gün dar bir sokaktan geçerken bir köpekle karşılaşır. Hazret, necâset bulaşmasın diye eteklerini toplar. Köpek tam karşısında durur ve lisân-ı hâl ile şöyle der “Benden sana bulaşacak kir, bir kova su ile yıkamakla temizlenir ama; başkasını hor gören, istihkar eden bir nazardaki kibir ve enâniyet kiri, yedi deryâda yıkansa arınmaz!” İSLÂM’I HİÇBİR SAHADA UNUTMA! Çünkü İslâm; ilâhî tâlîmatların, ilâhî emir ve yasakların tamamıdır. İslâm; hayatın bir kısmında tatbik edilip, bir kısmında unutulmamalıdır. İslâm, camiye hapsedilmemelidir. İslâm sadece zâhirî ibadetleri îfâ edip, sadece zâhirî haramlardan kaçınmaktan ibâret zannedilmemelidir. Bu münasebetle; Dînin bir sahasındaki kusur, her tarafa sirâyet eder. Kanadının biri kırık olan kuşun uçamaması gibi, zâhir veya bâtın kanatlarından birini ihmal eden mü’min de hiçbir mesafe kat edemez. Günümüzde hayatın bazı noktalarında İslâm maalesef unutuluyor. Bazı günahları işlemek tabiî hâle geliyor. Bu da şeytanın bir hilesi. Meselâ fâiz, Allah ve Rasûlü’nün harp açtığı bir haram. Mü’minin iki dünyasını da harap edecek bir çirkinlik. Mü’min; fâiz mekânlarının önünden dahî, hızlı geçmeli. Mümkünse başka yolu kullanmalı. Fakat kimi gafiller, fâize baştan üzülerek giriyor. Kendince; Zaruret var, mecburiyetten giriyorum.» diyor. Sonra alışıp gidiyor. Allah korusun… Dedikodu da böyle. Günahlarda bir câzibe var. Kişi başlangıçta dedikodu yaptığında üzülüyor. Vicdanı rahatsız oluyor. Sonra o rahatsızlığı umursamayıp o günahı işleye işleye tabiî hâle geliyor. Sempatik gelmeye başlıyor. Pişmanlık duygusunu dahî yitiriyor. Günahların bu seviyeye gelmesi fısk ve fücurdur. Tesettürden verilen fireler de böyle. Âyet-i kerîmede cilbab buyuruluyor. Mantoyu çıkarıyor, ev kıyafetiyle sokağa çıkıyor. Baş örtülü, ama vücut hatları ortada. Böyle de olur, zannediyor. Hâlbuki yegâne ölçü, Allâh’ın rızâsı. Bu tür ahvalde, gafil insanlar, günahlarına ortak ararlar. Bahane olarak; Herkes yapıyor, herkes fâize bulaşıyor, herkes gıybet ediyor.» derler. Hâlbuki bizim ölçü alacağımız toplum, ashâb-ı kiram toplumudur. Zira Cenâb-ı Hak buyurur وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿١٠٠﴾ İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır. Tevbe,100 Ölçü, günümüz değil asr-ı saâdettir. Bizim için örnek toplum, sahâbe-i kiram hazerâtıdır. Her medeniyet, kendi insan tipini meydana getirir. Cenâb-ı Hakk’ın arzu ettiği insan tipi de asr-ı saâdet insanıdır. –Ben bu topluma göre gayet iyiyim!» ifadesi, boş bir lâkırdıdır. Dolayısıyla demeli ki –Acaba asr-ı saâdet insanı nasıldı, ben nasılım?» SAHÂBÎ NELER YAPTI? Sahâbî Mekke’de îmânı uğruna canını ve malını tehlikeye atmaktan çekinmedi. En ağır zulümlere karşı dahî îmânından tâviz vermedi. Îmânını korudu. Medine’de dînini yaşamak için bütün fedâkârlığa katlandı. Büyük bir aşk ve vecd içerisinde emirleri yerine getirdi. Cihâd etti. Bir taraftan yahudiler, bir taraftan Mekkeli müşrikler ve bir taraftan münafıkların yani üç ateşin arasındaydı sahâbî. Cenâb-ı Hak’tan inen her emre ise سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا» demekte ve onu muhabbetle tatbik etmekteydiler. Cenâb-ı Hak ile olan dostluğun teşekkürü olarak da yeryüzünde Allâh’ın şahidi olarak dünyaya yayıldılar. Semerkant’a, Çin’e, Kayravan’a ve İstanbul’a gittiler. Böylece canlarını ve mallarını Hakk’a yaklaşmanın sermayesi yaptılar. İslâm, teslîmiyettir. Ön kabuldür. İlâhî tâlîmatlara gönülden bağlanıp îfâ etmektir. İşine gelen kısımlarını alıp, diğerlerini görmezden gelerek yaşanan bir din; Cenâb-ı Hakk’ın kabul edeceği bir Müslümanlık olmaz. Müslümanlık bir şahsiyettir. Âyet-i kerîmede buyurulur وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَاۤ اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ “İnsanları Kur’ân ile Allâh’a çağıran yaşayan ve yaşatan, amel-i sâlih işleyen dâimâ Peygamber Efendimiz’in sünnet-i seniyyesi üzere hareket eden, O’nun izinden giden ve; Ben müslümanlardanım.» diyenden yani dâimâ İslâm şahsiyet ve karakterini tevzî edenden daha güzel sözlü kim olabilir?” Fussilet, 33 Demek ki bir müslüman yaşayacak ve yaşatacak. Müteâkip âyet-i kerîmede de güzel ahlâkın zirvesi emrediliyor وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُۜ اِدْفَعْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُ فَاِذَا الَّذ۪ي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَاَنَّهُ وَلِيٌّ حَم۪يمٌ ﴿٣٤﴾ “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir tarzda önlemeye çalış. O zaman göreceksin ki; seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan ve sıcak bir dost oluvermiştir.” Fussilet, 34 MUHABBET İMTİHANI Allâh’ı ve Rasûlullâh’ı seviyorsak, bunun testi nedir? Bunun imtihanı ve ispatı ne iledir? Âyet-i kerîmede buyurulur لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ “Sevdiklerinizden vermedikçe birr»e hayrın kemâline vâsıl olamazsınız…” Âl-i İmrân, 92 Yine güzel ahlâk Yani bencillikten, cimrilikten kurtulmak; fedâkârlık ve cömertlik gösterebilmek… Bunları gerçekleştiremedikçe, hayrın kemâline ulaşmak mümkün değil. Hadîs-i şerifte buyurulur “Merhametli olan kişiye Allah merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin…” Tirmizî, Birr, 16; Ebû Dâvud, Edeb, 58 Rabbimiz bize mağfiretini hatırlatıyor. Bağışlamasını hatırlatıyor ve kardeşlerimizin kusurunu affetmemizi bizden istiyor اَلَا تُحِبُّونَ اَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿٢٢﴾ “Allâh’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz?” en-Nûr, 22 Bu âyet-i kerîmenin sebeb-i nüzûlü çok ibretlidir. Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh-, Mıstah adlı fakir bir muhâcire yardım ederdi. Bu kişi; Hazret-i Âişe’ye iftira yaygarasına karışınca Hazret-i Ebûbekir, Mıstah’a yardım etmeyeceğine dair yemin etti. Bunun üzerine Mıstah zor duruma düştü. Cenâb-ı Hak, bu yemine râzı olmadı. Onu affetmesini istedi. Hazret-i Ebûbekir de affetti. AHLÂK, TEZKİYE İLE… Güzel ahlâk sahibi olmak kolay değildir. Kalbin sanatıdır. İnsan; gözüne, diline veya dudağına hükmedebilir. Onları yumabilir, tutabilir, susturabilir. Biraz irade eğitimiyle bu mümkündür. İşte oruç ibâdetinde bunu tâlîm ediyoruz. Fakat kalbi susturmak, işte bu o kadar kolay değildir. Büyük bir cehd ister. Tezkiye ister. Yegâne kurtuluş da budur قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَا “İç âlemini temizleyen, felâha erdi.” eş-Şems, 9 قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰى “Temizlenen kimse şüphesiz kurtuluşa ermiştir.” el-Alâ, 14 Güzel ahlâkın kemâlini elde etmenin zorluğuna işaretle, Peygamber Efendimiz; اَلْبِرُّ حُسْنُ الْخُلُقِ “Birr hayrın kemâli, gerçek iyilik, sâlih bir insan olmak, güzel ahlâktır.” Müslim, Birr, 14, 15 buyurmuştur. Şu hadîs-i şerif de câlib-i dikkattir “Mü’min; güzel ahlâkı sayesinde, gecesini ibâdet, gündüzünü oruçla geçiren kişinin derecesine ulaşır.” Ebû Dâvûd, Edeb, 7 Ancak bu seviye, bazı kendini bilmezlerin; “Biz ibâdet etmesek de kalbimiz temiz!” demesi gibi bir akıl tutulması değildir. Çünkü temiz bir kalp, Allâh’a kulluktan uzak kalamaz. Bilâkis Rabbimiz; فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ ﴿٣٢﴾ “Kendi kendinizi temize çıkarmayın!” en-Necm, 32 buyurmuştur. Gerçek güzel ahlâk, kalbin rafine olmasıdır. Bu da ancak; terbiye ve tezkiye ile mümkün. Ancak nebevî rehberlik ile mümkün… Asr-ı saâdetten şu hâtıra, hadîs-i şerîfin îzâhı mâhiyetindedir Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-’ın naklettiği şu hâdise de, îman kardeşliği ve güzel ahlâkın, Allâh’ın rızâsını kazanmakta ne kadar mühim olduğunu beyân etmektedir Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraber oturuyorduk. Buyurdular ki “–Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecektir.” Bir de baktık ki ensardan, abdest suyu sakalından damlayan ve ayakkabılarını sol eline almış bir adam çıkageldi. Ertesi gün olunca Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yine evvelki gibi söyledi. Bu adam yine önceki gibi çıkageldi. Üçüncü gün olunca Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz yine aynı sözü tekrar etti ve yine aynı adam ilk hâliyle geldi. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kalkınca Abdullah bin Amr -radıyallâhu anhümâ-, o adamı takip etti ve ona; “–Ben babamla münakaşa ettim, üç gün onun yanına gitmeyeceğime yemin ettim. Bu zaman zarfında beni evinde misafir eder misin?” dedi. Adam da kabul etti. Daha sonra olanları, Abdullah bin Amr -radıyallâhu anhümâ- şöyle anlattı “–Üç geceyi onunla bir arada geçirdik. Fakat gece boyunca uzun uzun ibâdet ettiğini görmedim. Ancak fecre kadar, zaman zaman uyanıp zikretti ve tekbir getirdi. Onun hayırdan başka bir şey söylediğini de işitmedim. Üç gün geçince sanki onun amelini küçümser gibi oldum ve dedim ki –Ey Allâh’ın kulu! Babamla aramda bir ihtilâf yoktur. Fakat Rasûl-i Ekrem’in senin için üç kere; Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecektir.’ buyurduğunu işittim. Üç defa da sen çıkageldin. Ne gibi ameller işlediğini öğrenmek için senin yanında kalmak ve seni örnek almak istedim. Fakat senin büyük bir amel işlediğini de görmedim. Seni Rasûlullâh’ın söylediği mertebeye ulaştıran amel nedir?» O zât; –Şu gördüğünden başkası değildir.» dedi. Fakat ben ayrılmak için döndüğümde ardımdan seslenerek dedi ki –Evet, benim amelim, senin gördüğünden başkası değildir. Ancak ben müslümanlardan hiç kimseye karşı kalbimde en ufak bir kin tutmam ve Allâh’ın verdiği herhangi bir nimet ve hayırdan dolayı da kimseye asla haset etmem.» Bunun üzerine; –İşte seni o dereceye ulaştıran bu hâlindir.» dedim.” Ahmed, III, 166 Ahlâkı güzelleştirmenin zorluklarından biri de zor zamanlarda imtihan edilmesidir. Meselâ insan; gazabını tahrik edecek bir hâdisenin veya sataşmanın olmadığı bir yerde gayet sakindir. Fakat o tahrik gerçekleştiğinde; sadme-i ûlâda sabredebilmek, dili, eli ve kalbi tutabilmek, işte gerçek güzel ahlâk budur. Bunun için insanın, nefsini tanıması ve zaaflarını tespit ederek kapatması lâzımdır. Zaaflarını gidermez ise güzel ahlak dâimâ zedelenir, zarar görür. Cenâb-ı Hak, bizlere Habîbi’nin güzel ahlâkından hisseler nasîb eylesin. “Allâh’ım! Yaratılışımızı güzel kıldın, ahlâkımızı da güzelleştir!” Güzel Ahlak Vaazı İndir DOC Yüzakı Dergisinden İstifade Edilmiştir.
“Güzel ahlâklı olmanın, bazı alâmetleri şunlardır İnsaflı olmak, arkadaşlarının hatasını görmemek, hüsnü zan etmek, kötü zandan kaçınmak, arkadaşlarının eziyetlerine göğüs germek, onlardan şikâyetçi olmamak, hep kendi ayıp ve kusurlarını düşünmek, kendi nefsini kınamak, güler yüzlü olup, herkesle yumuşak 16, 2018İçindekiler1 Güzel ahlakın tanımı nedir?2 Güzel ahlaklı bir insan nasıl davranır?3 Güzel ahlakın önemi nedir?4 Güzel ahlak nelerdir maddeler hâlinde?5 Güzel ahlak nedir diyanet?6 Güzel ahlak nedir 4 sınıf?7 Güzel ahlak sahibi birinin kaçınması gereken davranışlar nelerdir?8 Güzel ahlak nasıl kazanılır?Güzel ahlakın tanımı nedir?Güzel ahlak; Kişilerin benimsediği, iyi, güzel,hoş davranış biçimleri ve huylara güzel ahlak denir. Güzel ahlak "İYİ AHLAK" olarakta tanımlanabilir. Güzel ahlağa sahip kişi ne yaptığını bilen ailesinden iyi terbiye ve eğitim almış ahlaklı bir insan nasıl davranır?Güzel ahlâk, insanlara hürmet, hizmet ve merhamet etmektir. Güzel ahlâk, insanlara karşı edep, hayâ ve tevazu ile davranmaktır. Güzel ahlâk, nefse hâkim olup küfür, yalan, lânet okuma, alay etme, kibirlenme, koğuculuk yapma, gıybet etme, riya, cimrilik, kıskançlık suizan gibi kötü duygu ve davranışlardan ahlakın önemi nedir?Güzel ahlaklı olmak, birey ve toplum için çok önemli bir özelliktir. Güzel davranışların toplumda yaygınlaşması, insanların bir arada barış, huzur ve güven içinde yaşamasına katkı sağlar. İnsanlar arasında, sevgi, saygı ve dostluk bağları güçlenir. Güzel ahlak sahibi olmak bir ahlak nelerdir maddeler hâlinde?Güzel ahlaka örnek davranışlarAnne ve babaya iyi davranmak,Toplu taşıma araçlarında yaşlı, gazi, engelli ve hamile bayanlara er vermek,Büyüklerimize karşı saygılı olmak,Yetim, yoksul ve ihtiyaç sahiplerine karşı yardımcı olmak,Akrabalarımızı ziyaret etmek,Adaletli, adil, dürüst ve güvenilir olmak,Güzel ahlak nedir diyanet?İnsanları aldatmamak, her işinde dürüst olmak, verdiği sözde durmak, emanete sahip çıkmak ve benzeri özellikler güzel ahlak sahibi bir Müslüman'da bulunan güzel huylardandır. Tevazu sahibidir; alçak gönüllüdür, insanlara karşı kibirli ve gururlu olmaz, ahlak nedir 4 sınıf?Salih kullar olmak için kalbimizi temiz tutmalı ve hep iyi amellerde bulunmalıyız. Kuran-ı Kerim'in birçok ayetinde geçen ''müttaki'', takva üzerine olan, günahtan sakınıp hayırlı işler yapmaya yönelen anlamına gelir. Güzel bir ahlaka ve terbiyeye sahip olanlar, müttaki olup başkalarının kötülüğünü ahlak sahibi birinin kaçınması gereken davranışlar nelerdir?İnsanların benimsemiş oldukları iyi, hoş, güzel olan davranış biçimlerine ve huya güzel ahlak denilmektedir. Kişinin nefsine hakim olarak kibir, alay etmek, gıybet etmek, koğuculuk yapmak, riyakarlık, cimrilik, yalan söylemek gibi kötü huylardan ahlak nasıl kazanılır?İnsaflı olmak, arkadaşlarının hatasını görmemek, hüsnü zan etmek, suizandan [kötü zandan] kaçınmak, arkadaşlarının eziyetlerine göğüs germek, onlardan şikayetçi olmamak, hep kendi ayıp ve kusurlarıyla meşgul olmak, kendi nefsini kınamak, güler yüzlü olup, herkesle yumuşak konuşmaktır.
Aşağıda güzel ahlaki tutum ve davranışlara örnekler kısaca olarak ele alacağız. Güzel ahlaki tutum ve davranışlar, güzelliğin, iyiliğin, adaletin, hoşgörünün, saygı ve sevginin yayılmasına yardım eden tutum ve davranışlar olarak uygulanmaktadır. Bir toplumda bireysel sorumlulukların bu şekilde yerine getirilmesi birlik ve beraberliğin oluşmasına, barış ve huzur ortamının da temin edilmesine yaramaktadır. Güzel ahlaki tutum ve davranışlara örnekler şu şekildedir *Büyüklere saygılı davranmaktır. *Küçüklere sevgi göstermektir. *Dürüst olmaktır. *Adil ticaret yapmaktır. *Yardımlaşmak ve dayanışma halinde olmaktır. *Komşuluk ilişkilerinde yardımsever ve konuksever olmaktır. *Anne ve babaya saygılı olmaktır. *Aileye sahip çıkmak ve aileyi korumaktır. *Arkadaşlıkları ve dostlukları arttırmak ve samimi de olmaktır.
güzel ahlaka örnek olarak 5 davranış yazınız