🎑 Yıkanmadan Tüketilen Sebze Ve Meyveler Hangi Hastalıklara Yol Açar
dHwJ1. Günümüzde her insan hayatını sürdürebilmek için beslenmeye ihtiyaç duyar. Meyve ve sebze ise bir insanın öğünlerinde bulunması gereken besinler olmaktadır. Peki meyve ve sebze nasıl tüketilmelidir? Meyve ve sebzeleri tüketmeden önce yıkamamız gerekli midir? Meyve ve sebzeleri yıkamadan tüketirsek ne gibi sorunlar ile karşı karşıya kalabiliriz? Meyve ve sebzelerin yıkanmadan tüketilmesi hangi hastalıklara yol açabilmektedir? Bu ve bunun gibi bir çok sorunun cevabını bilmek ya da meyve ve sebzelerin tüketilmesi konusunda daha detaylı bilgiye sahip olmak için sizlerin incelemesi için hazırlamış olduğumuz bu Yıkanmadan Tüketilen Meyve ve Sebzeler Hangi Hastalıklara Yol Açar adlı yazımızı okumanızı öneriyoruz. Her insanın evinin vazgeçilmezi olan sebze ve meyveler bazen yıkanmadan tüketilebiliyor. Özellikle çocukların sebze ve meyveyi yıkamadan tükettikleri görülebilmektedir. Fakat sebze ve meyvelerin tüketilmeden önce yıkanması gereklidir. Çünkü ne kadar sağlıklı bir besin olursa olsun yıkanmadan tüketmek bazı hastalıkları ortaya çıkartabiliyor. Birçok meyve ile sebze toprakta ve ağaçlarda yetişmektedir. Bu yetişme sırasında meyve ve sebzeler bir takım bakteri ve mikroba maruz kalmak durumunda olmaktadır. Hatta sebzelerde bu durum daha fazla görülebilmektedir. Çünkü sebzelerin dış yüzeyinde oluşmuş olan toprak tabakasında bakteriler yoğun bir şekilde görülmektedir. Sebzelerin ve meyvelerin yıkanmadan tüketilmesi oluşan bakterilerin vücuda girmesine sebep olmaktadır. Yıkanmadan tüketilen sebze ve meyveler böbrek hastalıklarına, böbrekte kum oluşumuna, solunum yolu enfeksiyonlarına neden olarak bağışıklık sistemini de etkilemektedir. Yıkanmadan Tüketilen Meyve ve Sebzeler Hangi Hastalıklara Yol Açar Adlı Yazımız Hakkındaki Düşüncelerinizi Yorum Kısmından Bize Yazabilirsiniz.
NEDİR? Antioksidanlar, yiyeceklerle alınan ayrıca vücut hücrelerince de üretilen bir grup biyokimyasal maddedir. Antioksidan, vücudun dıştan ve içten gelen baskılara reaksiyon olarak ürettiği dengesiz moleküller ve serbest radikallerin meydana getirdiği hücrelerin tahrip edilmesini önleyen veya yavaşlatan maddedir. Özellikle meyve ve sebzelerde bolca bulunan antioksidanlar vücuttaki oksidatif bozunuma karşı yaşamsal aktivitelerin devamlılığına katkıda bulunuyor. Antioksidanlar hastalıkların engellenmesini ve önlenmesini sağlayarak bizleri koruyan kimyasallardır. Antioksidan maddeler genel olarak metabolizma sonucu oluşan reaktif oksijen moleküllerinin zara ziyanına karşı sağlıklı hücrelerin korunmasını destekleyici özellik gösteren bileşiklerdir. Araştırmalar taze meyve ve sebzelerde bulunan doğal antioksidanların koruyucu etkisinin olduğunu ortaya koymuştur. Antioksidanların Önemi ve Rolü Nedir? Doğal antioksidanların bağışıklık sistemimizi korumada, geliştirmede ve güçlendirmede önemli rol oynadığı bir çok ilmi araştırmacı tarafından paylaşılmaktadır. Özellikle antioksidan özelliklere havi vitamin ve mineraller hücre membraındaki zayıf protein ve lipitleri korur ve serbest radikalleri yani reaktif oksijen atomlarını durdurmada etkin rol oynarlar. Örneğin, E vitamini ve beta-karoten hücre membranlarını korumada, C vitamini serbest radikallerin hücre içinden uzaklaştırılmasında önemli rol almaktadırlar. Antioksidanlar, oksidanların yıkıcı faaliyetlerinin azalmasını sağlar ve vücudun yenilenmesine de olanak tanırlar. Hücre döngü sürecini olumlu yönde etkileyen antioksidanlar hücreleri yaşlanma ve ciddi sağlık koşulları ile bağlantılı olan zararlı serbest radikallerden korurlar. Serbest radikallere karşı etki göstererek bunların vücudumuzda hasar oluşturmasına engel olurlar. Günde Ne Kadar Antioksidan Tüketilmelidir? Gün içerisinde her öğünde antioksidan yüklü yiyecekler tüketilmelidir. Günde 1800- 2500 kalori tüketen biri, 8000-11000 milimol antioksidana gereksinim duymaktadır. Vücudumuza Alınan Antioksidanların Verimliliği Neye Bağlıdır? Vücudunuza aldığınız antioksidan besinlerin verimliliği her türlü egzersiz spor gibi aktivitelerle artmaktadır. RADİKALLEROKSİDAN NEDİR? Serbest radikaller oksidan ; hücrelerdeki diğer moleküller ile DNA gibi reaksiyona girerek onlara zarar verme özelliğinde olan dengesiz, elektrik yüklü moleküllerdir. Bir molekül hiç olmadık bir zamanda elektron kaybetmesi durumunda, serbest radikallere dönüşebilir. Böyle bir durumda antioksidan molekülü devreye girerek, serbest radikallere bir elektron vererek onu etkili bir şekilde nötralize eder. Metabolizmanın normal ürünleri olan serbest radikaller oksidanlar hücrelere zarar veren ve etkisiz hale getirilmesi gereken moleküler oksijenlerdir. Vücudumuz oksijen kullanırken oluşan atıklara “serbest radikal oksidan ” denmektedir. Oksijen moleküllerinin bozunuma uğraması ile meydana gelen serbest radikaller, soluduğumuz kirli hava, stres ve vücudumuza giren her türlü gıda ve içeceğin yan ürünü olarak ortaya çıkar. Yaşlanma ve sigara içme gibi çevresel kaynaklar vücudumuzdaki serbest radikalleri artırırlar.. Ayrıca yoğun spor aktivitesi durumunda, kronik İnflamatuar ve mikrobik enfeksiyon hastalıklarında, alerjik vakalarda, böcek ilaçları dahil çeşitli ilaçlar ve toksik maddelere maruz kalındığında serbest radikaller artış gösterebilmektedir. Toksinler, vücutta hastalıklara sebep olan serbest radikallerin üremesine sebep olur. BURDUR Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı öğretim üyeleri Hayrullah Karabulut ve Mehmet Şükrü Gülay’ın 2016 yılı 41 50-59. Sayılı MAKÜ Sag. Bil. Enst. Dergisinde yayınlanan Serbest Radikaller Free Radicals ile ilgili makalelerinde Serbest Radikallerin Oksidan tanımı hakkında aşağıdaki bilgiler yer almaktadır. “Son yörüngesinde bir ya da daha fazla eşlenmemiş elektron bulunduran atom veya moleküller serbest radikaller olarak adlandırılmaktadır. Serbest radikaller eşlenmemiş elektron bulundurduklarından dolayı kararsız yapıdadır ve diğer maddelerle reaksiyona girerek kararlı duruma geçme eğilimindedirler. Serbest radikaller oksijen ve nitrojen kaynaklı olabilir. Bunlardan reaktif oksijen türleri arasında süperoksit, hidroksil, peroksil, lipit peroksil ve alkoksil radikalleri sayılabilir. Reaktif nitrojen türlerini ise nitrik oksit ve nitrojen dioksit oluşturur. Serbest radikaller endojen ve eksojen kaynaklar tarafından meydana getirilir. Endojen olarak en önemli üretim yeri mitokondridir. Eksojen kaynaklar ise UV ışınlar ve çeşitli kimyasal maddelerdir. Canlıda serbest radikallerin yoğunlukları artığı durumlarda lipitler, proteinler ve nükleik asitler üzerinde yapısal bozukluklara neden olarak zararlı etkilere yol açabilirken düşük düzeylerde bulunmaları halinde yararlı etkilerinden de söz etmek mümkündür.” Denilmektedir. Serbest Radikallerin Zararları Nelerdir? Sayısı artan serbest radikaller ise, vücutta çeçitli oksidatif hasarlara neden olduğu için farklı düzeylerde hücre ve doku zedelenmelerine yol açabiliyor. Bu durumu engellemek için, antioksidan zengini gıdalar tüketilmeli ve toksinlerin vücuttan atılması hızlandırılmalıdır. Vücud aldığı besinleri enerjileştirirken çıkan bu oksidan özellikli toksinler, yani serbest radikaller, vücuttan temizleyici organlar vasıtası ile dışarı atılır. Bu organlar bağırsaklar, böbrekler, ter bezleri ve akciğerlerdir. Dışarı atılamamış oksidanlar, hücre zarlarına yerleşir ve bu hücreleri paslandırır, yıpratıp yaşlandırır. Yüksek reaktiviteye sahip serbest radikaller oksidanlar farklı organlara saldırır, DNA’ya zarar verebilir, yaşlanmaya bağlı olan değişikliklerin nedeni olabilir örneğin yaşlanma ile ilgili leke oluşumu-kırışıklıklar , yaşlı insanlarda körlüğe sebep olma, maküler dejenerasyon ayrıca kansere çeşitli kanser türlerine hassasiyet, kalp hastalıklarına ve felç gibi hastalıklarda rol almaları söz konusu olmaktadır.. Oksidasyon kanser riskini artırır, tetikler. Hepsinden önemlisi kanser hücrelerinin yayılmasını engelleyen bağışıklık sistemi, oksidasyon artıkça zarar görür ve ayrıca bağışıklık sistemini ve organları daha erken yaşlandırır. Oksidasyon vücutta yaşlanmanın tek amili değildir ancak bu sürecin en önemli nedenlerinden biri oksidasyondur denilebilmektedir. vücutta biriken oksitleyici serbest radikaller, DNA’ların kopyalanma sürecini bozup onlara zarar artan serbest radikaller ise, akciğer dokusuna zarar verebilir. Çeşitli nedenlerle vücudumuz da serbest radikaller artış gösterdiğinde bu zararlı olan toksinleri vücudumuzdan atmak için, ek antioksidanlara ihtiyaç duyarız. Vücudun antioksidan gereksinimini sebze ve meyvelerde bolca bulunan bazı vitaminler, kimi mineraller, polifenoller ve flavonoller, karşılarlar. Antioksidanlar ayrıca balık yağında, sütte ve süt ürünlerinde de bulunurlar. Ayrıca, selenyum zengini balıklarda da bolca antioksidan vardır. VE MEYVELERDE BULUNAN ANTİOKSİDAN VİTAMİN VE MİNERALLER NELERDİR? Yapılan çalışmalar oksidan-antioksidan dengenin korunmasında vitaminlerin rolünün büyük olduğunu göstermektedir. A, C ve E vitaminleri antioksidan vitamin olarak ön almaktadır. Şunu da unutmamak gerekir ki , doğal yiyecekler sinerjik olarak çalışan yüzlerce farklı besleyici bileşene içeriğinde bulunan C vitamini ve antosiyanin gibi fenolik bileşikler, sebze ve meyvelerin antioksidan özelliğe sahip olmasını sağlarlar. Turna Yemişi içerir. Yumurta sarısı hem demir hem de bir antioksidan olan A vitaminin içerir. Badem ve ceviz antioksidan özelliği olan E vitamini içeriyor. Bu nedenle bağışıklık sistemimizin korunmasında önemli görev alır. Kivi çok kuvvetli bir antioksidandır. Turna Yemişi antioksidan içerir. Yumurta sarısı hem demir hem de bir antioksidan olan A vitaminin içerir. Badem ve ceviz antioksidan özelliği olan E vitamini içeriyor. Bu nedenle bağışıklık sistemimizin korunmasında önemli görev alır. Kivi çok kuvvetli bir antioksidandır. Bazı antioksidan özellik gösteren vitamin ve minerallerin bulundukları meyve sebzelere ait bilgilere aşağıda yer verilmiştir. BULUNAN ÖNEMLİ ANTİOKSİDAN ÖZELLİK GÖSTEREN BİYOLOJİK AKTİF MADDELER NELERDİR? Antosiyanin Sözcüğünün Kelime Bilgisi Antosiyanin sözcüğünün kökeni yunanca çiçek anthos ve mavi kyanose kelimelerinden gelmektedir. Antosiyanin suda çözünebilen polifenolik bileşiktir. Bitkilerde pembe, kırmızı, mavi yada mor renk oluşumunu sağlar. Antosiyanin için günlük tüketilmesi önerilen miktarın yaklaşık 200 miligram olduğu üzerinde durulmaktadır. Güçlü Antioksidan İçeren Meyve Ve Sebzeler Nelerdir? DOMATES Lycopersicon Esculantum Domates; patlıcangiller familyasından, tarımı yapılan otsu bir bitkiir. Yenilebilen meyveleri etli ve suludur. Domatesin gövdesi yumuşak ve çok dallı, yaprakları bileşik tüylü, salgı bezli ve kendine has kokuludur. 1. Sağlığımıza Etkileri 1. Domates, vücutta iltihaplanmanın önüne geçmesi itibariyle önemlidir. Yemek borusu kanseri, mide kanseri, bağırsak kanseri, pankreas kanseri ve aynı zamanda akciğer kanseri ile savaşır. 2. Kansere karşı koruyucudur, Domates likopen adlı bir madde ihtiva eder. Bu madde prostat kanserini önler. Bu madde ısıtma veya soğutma yoluyla hasar görmediğinden her türlü domates ürünü kullanılabileceği gibi günde iki su bardağı domates suyu içmekle de bu madde alınmış olur. Kan kanseri tedavisinde de domates suyu ile müspet netice alınmıştır. 3. Romatizmada, gutta guatrda faydalıdır. 4. Böbrek ve karaciğer hastalıklarında, Safra kesesi ve böbrek taşlarının düşürülmesinde faydalı olur. 5. Vücutta toplanan zehirlerin dışarıya atılmasını sağlar, vücudun mukavemetini artırır. Mide rahatsızlıklarında faydalıdır. Hazmı kolaylaştırır, mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar, kabızlığı giderir, idrarı söktürür. 6. Kanı durultur, temizler, asit yapılı kanı alkali hale getirir. 7. Damar sertliğini giderir. Arterioskleroza karşı ve kalp damar sistemi hastalıklarında faydalıdır. 8. Şeker hastalarının aşırı susuzluğunu keser, insülin etkilidir. Skorbütte faydalıdır, ateşi düşürür. 9. Cilde tazelik, güzellik ve pembelik verir. 10. Yeşil Domatesten şurup yapılıp içilirse baş ağrısını giderir. Domates suyu aynı miktar kereviz suyu ile içilirse bütün organların çalışmasını ve tamirini sağlar. Domates suyunda romatizmanın mikrobunu öldüren bir madde olduğu söylenmektedir. İçinde kalsiyum, fosfor ve potasyum olduğu için çocuklara ve bebeklere suyu içirilirse gelişmelerini sağlar. 11. Domates çıbanların olgunlaştılmasında ve yanıkların tedavisinde faydalıdır, egzamayı tedavi eder, nasırları söker, İsilikte faydalı olur. 12. Domates yaprakları elle ezilir, sokulan yerin üzerine konulur. 13. Üzüm ve meyveleri arı ve sineklere karşı korumak için oraya yakın biryere birkaç kök domates saksı içinde dikilmelidir. Beyaz çamaşırlardaki mürekkep lekeleri domates suyu ile ovularak çıkarılır. 14. Domates dilimlenir, nasırın üzerine sarılır, 10-12 saat bekletilir, gerekirse bir defa daha kullanılır. 15. Egzama ve isilik için domates ezilir, hastalıklı cilde lapa şeklinde konulur. 16. Cilt kaşıntılarında, domatesin suyu çıkarılır, elde edilen su kaşınan cildin üzerine sürülür. 2. Yan Etkisi Böbreklerinde kum ve taş olanlar domates yememelidir. GİNKGO BİLOBA Mabet Ağacı Ginkgo Biloba ağacı Japon eriği, Fil kulağı, Gümüş kaysı gibi isimlerle de adlandırılır. Japonya, Çin ve Kore ülkeleri anavatanıdır. Bitkinin yaşı 200 milyon yıllık bir geçmişe dayandırıldığından en eski ağaç olarak bilinmektedir. Yaşı da geçmişini hatırlatırcasına 1000yıl ömürlüdür. Ginkgo biloba, Tohumlu bitkilerin spermatophyta açık tohumlular Gymnospermae bölümünde yer alan yani tohumları bir meyve tarafından koruma altında olmayan bir ağaç türüdür. Ancak Bitki sistematiğinde bitki bilimcileri mabet ağacını bitkiler aleminde plantea ayrı bir bölüm olan Ginkgophyta bölümüne dahil eder. Bu bölümde; ilginç bir şekilde tek sınıf, tek familya ve tek bir cins bulunur. Uzunluğu 40 m’ye, çapı 2,5 m ye ulaşan ve yaprağını döken Ginkgo Biloba ağacının tacı piramidi andırır. Ağacın kabuğu çatlaklı, grimsidir. 8 cm uzunluğunda yelpaze biçimli derimsi, uzun saplı,damarlı yaprakları bu ağacın tipik özellikleri arasında sayılmaktadır. Eriğe benzeyen içi sert, dışı etli sarımsı renkli tohumları vardır. Tohumları kavrulduğunda hoş bir tat kazanan çekirdekleri yenilir. Bu meyvelerden uçucu bir yağ elde ediliyor. Ağacın öne çıkan tarafı ise flavonoid glikozitleri içeren yaprakları olmuştur. Yelpaze şekli, görsel özeliği ile kendini belli eden Ginkgo Biloba nın yaprakları aynı zamanda güçlü bir A vitamini ve potasyum kaynağı olarakta kıymetini artırıyor. Ginkgo biloba yapraklarından elde edilen muhtevasında faydalı maddelerin ayrıştırıldığı özütünden faydalanılıyor. Sonbaharda çok güzel sarı bir renk alan ginkgo yapraklarının derişik özütü, beyin ve çevre damarlarını genişletici etki gösterir. Ginkgo bitkisinin faydalı özelliklerinin, kan bozuklukları, hafıza ile ilgili problemleri, kardiyovasküler hastalıklar kalp damar hastalığı; KVH’ı, ve göz sağlığının iyileştirilmesi gibi hastalıkları kapsadığı belirtilmektedir. Antioksidan özelliği olan ve odaklanmayı sağlayan mabet ağacının yararlarını Alzheimere, Göz tansiyonuna,Parkinson hastalarına faydalıdır. şeklinde betimlemek olasıdır. Ginkgo biloba başımızdaki kan basıncını azaltıp ve damarların gevşemesini sağlayıp, neticede migren ataklarını ve baş ağrılarını hafifletir. Yan Etkileri Hamilelerin, emzirme döneminde kadınların ve çocukların kullanması tavsiye edilmez. Kullanımı uzman hekim gözetiminde ve tavsiyeleri doğrultusunda olmalıdır. Ginkgo tohumları nöbet ve bilinç kaybı gibi ciddi yan etkilere neden olabilen bir toksin de içerir. Bu yüzden Ginkgo Biloba çayı ve diğer Ginkgo Biloba ürünlerinin dikkatli bir şekilde ve doktor onayıyla kullanılması önerilir. HAVUÇ Daucus Carota Maydanozgiller familyasından, kazık köklü, 2 yıllık, tarımı yapılan, yumuşak tüylü, parçalı yapraklı, beyaz ve pembe çiçekli, kökleri yenilebilen bir bitkidir. Yeregeçen, keşir, pörçüklü adlarıyla da bilinir.. Beta karotin içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi ve Beta karotin kansere neden olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor olmasıdır. Havuç idrarı fazlalaştırır, vücuttaki zehirlerin dışarıya atılmasını sağlar. Havuç etle yenilirse etin ürik asidini temizler, idrarı söktürür. Gutta faydalıdır. Şeker hastalarına havuç yemeleri tavsiye olunur, Pekliği giderir. Hazmı kolaylaştırır, Mide ağrılarında, mide ve oniki parmak ülserinde faydalıdır. Balgamı keser, kireçlenmelerde, bronşitte, öksürükte, akciğer hastalıklarında, boğmacada faydalıdır. Siyah Havuç; öksürüğe iyi gelir. Balgamı söktürür. Siyah havucun gıda bileşenleri çerisinde yer alan vitamin- mineraller sayesinde güçlü antioksidanlardandır ve akciğer kanseri hastalığı riskini azaltır. ÜZÜM Vitis Vinifera 1. Allah’ın Rasulu “Kuru üzüm ne güzel taamdır, safrayı izale eder. Balgamı giderir, ahlakı ve ağız kokusunu güzelleştirir” buyurmuşlardır. 2. Hz. Ali demiştir ki “Her kim her gün 21 adet kuru üzüm yerse önemli bir hastalıkla karşılaşmaz.”. “Sizlere kuru üzümü tavsiye ederim. Zira o safrayı açar, balgamı keser, sinirleri kuvvetlendirir, yorgunluğu giderir, cildi güzelleştirir, gönlü hoş eder, üzüntü ve kederi giderir.” 3. İmam-ı Zühri şöyle demiştir “Her kim hadis ezberlemek isterse kuru üzüm yesin.” 4. Üzümün Besin Ögeleri, Besin Değeri 5. Üzüm kabuğu, çekirdeği ve meyvesinde ile birlikte üzümde yaklaşık 20 adet değişik antioksidan madde yer almaktadır. . Amerikalı araştırmacılar tarafından yapılan bir incelemeye göre kuru üzüm flavanoller ve diğer fenolik bileşikler gibi etkili bir antioksidan kaynağıdır. Bu faydalı fito-besinler sadece kolayca emilebilen yüksek biyoyararlara sahip değil aynı zamanda yüksek bir toplam antioksidan kapasitesine de sahiptir. Kuvvetli bir antioksidan olan üzüm çekirdeği ya da ekstresi, serbest radikallerle savaşarak akciğerleri korur. 6. Üzümün meyvesi ve suyu; kan yapıcıdır, kansızlıkta faydalıdır. Kalp-kan-damar sistemi hastalıklarında faydalı olur. 7. Böbrek hastalıklarında çok faydalıdır, böbrek soğuklamasını giderir, idrarın damla damla gelmesini önler, idrarı çoğaltır. Mesanedeki kum ve taşları döker mesane ağrılarını giderir. Mesane ağrılarında yararlıdır. 8. Sarılığı giderir, safrayı söktürür, üreyi temizler, karaciğer, mide, bağırsak, safra kesesi hastalıklarına ve çok faydalıdır, 9. Sinirleri güçlendirir, yorgunluğu giderir, sürmenajda faydalıdır 10. Nefes yolları iltihabında, gutta, veremde faydalıdır. 11. Yaşlanmayı geciktirir, vücuda kuvvet, ferahlık ve çeviklik verir, zihni, bedeni ve cinsi gücü artırır. 12. Hazmı kolaylaştırır, yatıştırıcı ve müshildir. Mideyi güçlendirir. Balgamı söktürür, müzmin öksürüğü giderir. Şişmanlatıcıdır. Mide ve oniki parmak ülserinde faydalıdır. 13. Karaciğeri, dalağı ve hafızayı güçlendirir, unutkanlığı giderir. Cildi güzelleştirir, , 14. Üzüm hoşafı ve pekmezi; genel zafiyette, kansızlıkta ve kuvvet verici olarak faydalı olur. 15. Üzüm koruğundan hazırlanan “Abgora” şeker hastalığının başlangıcında faydalı olur. Hastanın çabuk iyileşmesini temin eder, susuzluğu giderir. MOR HAVUÇ Mor havuca rengini veren içindeki anthocyanin maddesi ve az miktarda bulunan alfa karoten maddesidir. Vücut bu pigmenti A vitaminine dönüştürmektedir. Bu vitamin cilt ve göz hastalıkları için faydalı olmasının yanında, kalp hastalıkları ve kanseri de önlemektedir. Anthocyanin adı verilen mor pigmentler aynı zamanda antioksidan işlevi de görmektedir. Mor Havuç’un faydaları şu şekilde sıralanabilir Son yıllarda sağlığa faydalı, fonksiyonel, doğal ürünlere yönelim nedeni ile mor havuç dünyanın yeni gözdesi olmaya başlamıştır. Mor havuç salata ve turşularda çiğ yenildiği gibi yemeklere de katılabilmektedir. Özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çok tüketilen bir içecek türü olan şalgamın hammaddesidir. İçerdiği doğal rengi nedeni ile özellikle yurtdışında büyük talep gören ürün, yiyecek ve ilaç sektöründe doğal gıda boyası olarak da kullanılmaktadır. ELMA Malus domestica Elma, bağışıklık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda, vücudun prostat ve akciğer kanserine karşı korunmasını sağlar. Alzheimer hastalığının riskini de azaltır. Günde yalnızca bir elma tüketilmesi dahi, ciğerleri akciğer hastalıklarına karşı koruyabilir. Elmada; potasyum, sodyum ve demir tuzları vardır. Elmada bulunan demir tuzu, tedavide büyük öneme sahiptir. Elmada A,B1, B2 vitaminleri, nikotilamid asidi, C vitamini, E vitamini, malik asidi, sodyum, potasyum, kalsiyum, demir, bakır, fosfor madenleri vardır. 1. Elma hoşafı, reçeli veya sıkılarak elde edilen suyu; kalp yetersizliğinde kansızlıkta, kronik mide bağırsak hastalıklarında ve vitamin yetersizliği hallerinde faydalıdır. 2. Elmanın içindeki boron maddesi beyin ve kemikler için faydalıdır. 3. Tansiyonu ve kolestrolü düşürür, kan şekerini dengeler, mafsallardaki birikmiş tuzların dışarı atılmasını sağlar, gutta, artritte ve müzmin romatizmada faydalıdır. 4. Böbrek ve mesane rahatsızlıklarında fevkalde faydalıdır, safra kesesi ve böbrek taşlarını döker, tekrar taş oluşmasının önler. 5. Sabah aç karnına yenilen bir elma en iyi kan ve vücut temizleyicisidir. 6. Metabolizma rahatsızlıklarını önler, vücudun savunma sistemini güçlendirir, sinirleri yatıştırır, sinir sistemini, adaleleri ve kalbi güçlendirir. 7. Üst solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı öksürükte faydalıdır. 8. Dolaşım bozukluğuna bağlı rahatsızlıklarda, kansızlıkta, ihtiyarlıkta faydalıdır. Safradan meydana gelen susuzluğu giderir. düzenli çalışmasını temin eder, kolon kanserini önler. Sindirim bozukluklarında faydalıdır. Ülserde faydalıdır. 10. Şişmanlığı giderir, iştahı keser. 11. Karaciğeri güçlendirir, karaciğer rahatsızlıklarında faydalıdır. 12. Doğumu kolaylaştırır, hamilelik bulantısını keser, ruhi rahatsızlıklarda ve sürmenajda faydalıdır. 13. Elma ihtiva ettiği bol fosfor ile sindirim sistemini güçlendirir, beynin çalışmasını artırır, zihni açar, Uyumaya yardımcı olur. ROKA Eruca Sativa Turpgiller familyasından, sapı tüylü yaprakları parçalı ve acı lezzetli 20-40 cm boyunda bir yıllık otsu bitki. Roka sarı ya da turuncu renge sahip olmadığı halde yeşil olmasına rağmen lutein bakımından zengin güçlü bir antioksidandır. Vücutta kemiğe kalsiyum transferini gerçekleştiren proteinlerin işlevselliğini artırıyor. Bitkinin yaprakları yakıcı lezzetli bir yağ ve C vitamini ihtiva etmektedir. C vitamini miktarı oldukça yüksek olup 100 gr taze yaprakta 150 mg miktarındadır. Taze yapraklarının Faydaları Mafsal iltihabını giderir. Karaciğer ve dalak hastalıklarında faydalıdır, sarılığı giderir, safrayı artırır. Kanı temizler, karında biriken suyu boşaltır, ferahlık verir, bağırsakları yumuşatır. İştahı açar, yemeği hazmettirir, idrarı söktürür. Isıtıcıdır, öksürüğü keser. Kuvvet verici-toniktir, uyarıcıdır, devamlı yenilirse cinsi gücü artırır, Diş etlerine faydalıdır, ter kokularını ve yara izlerini giderir. Tohumları da aynı maksatla kullanılır. Diğer Faydaları Koltuk altı kokularını gidermek için roka aç karna yenilirse faydalı olur. Yara izlerini gidermek için rokanın suyu çıkarılır, elde edilen su yara izlerine sürülür. Bu uygulamaya bir müddet devam edilirse yara izlerini giderir. BAHARATLAR 1. Antioksidan denilince meyve ve sebzeler akla gelmektedir. 2. Bitkisel besinler, hayvansal besinlerden 64 kat daha fazla antioksidan içeriğine sahiptir. 3. Baharatlar da özellikle, tarçın, mercanköşk, yenibahar, kuru nane ve karanfil antioksidan maddeler bakımından zengindir. SARIMSAK Allium Sativum Sarımsak Nasıl Bir Bitkidir? Diaforetik terleme ekspektoran balgam söktürücü, antispazmotik spazm Çözücü, antiseptik mikrop öldürücü, bakteriostatik büyümeyi yavaşlatıcı, antiviral virüse karşı etkili, lokosit artırıcı, hipotansif düşük tansiyon, antihelmentik solucan düşürücü etkileri için kullanılan zambakgiller familyasından güçlü antioksidan özelliğine sahip bir sebzedir. Sarımsağın Kimyasal Bileşimi Sarımsak nitrojen, sodyum, potasyum, selenyum, kalsiyum, magnezyum, silikon, hidrojen sülfit, fosforik asit, C, D, B vitaminleri, fitosterol ve esans yağları yönünden zengindir. Sarımsakta yine protein17 çeşit aminoasit , karbonhidratın yanısıra % 1 nispetinde kükürtlü bir yağ 33 çeşit kükürt bileşiği de vardır. Sarımsağın içeriğinde alisilin isimli bir madde de vardır. Alisilin maddesi, akciğerlerdeki mukusu temizler. Sarımsağın Tüketilmesi Günde bir diş sarımsak, tutar doktoru uzak” gibi birçok atasözü ile etiket kazanan sarımsak, hem taze halde sebze gibi tek başına tüketilen, hem de kuru halde mutfaklarda geniş kullanım alanı olan bir üründür. Sarımsağa dayalı gıda sanayinin gelişmesiyle, sarımsak tozu, tableti ve suyu gibi yeni ürünlerde pazarlarda yerini almaktadır. Kuvvetli bir antioksidan olan sarımsak, günde 3 diş tüketilebilir. Kaşlardaki boşlukları doldurmak için iyi bir seçenektir. Bir diş sarımsağı ortadan ikiye keserek kaşlarınıza sürün. Sarımsağın keskin kokusunu önlemek için gül suyu ve limon uygulayarak kokuyu değiştirebilirsiniz. Sarımsak Üzerine Yapılan Araştırmalar Sarımsak üzerine yapılan araştırmalarda; Post-miyokardiyal enfarktüslü hastalarda sarımsak tedavisiyle tekrar enfarktüs oluşumu riski ve ölüm oranlarında önemli bir düşme ile beraber sistolik ve diastolik kan basınçlarında ve serum kolesterol konsantrasyonlarında azalma tesbit edilmiştir. Sarımsağın antitrombatik pıhtı durdurucu özellikleri de klinik olarak incelenmiş, iskemik kalp rahatsızlığı bulunan hastalarda 1 ay sarımsak kullanımı ile serum fibrinojen konsantrasyonlarında azalma ve fibrinolitik aktivitede % 72-85 artış gözlenmiştir. Sarımsağın Nefes Yollarına Etkisi Sarımsağın içeriğinde alisilin isimli bir madde vardır. Bu madde, akciğerlerdeki mukusu temizler. Kronik bronşit, nezle, tekrarlayan soğuk algınlığı, boğmaca gibi rahatsızlıklarda kullanılmaktadır. . Bronşla ilgili rahatsızlıklarda astımda, bronşitte ve veremde çok faydalıdır. Sarımsaktan göğsü yumuşatmada, akciğer ve bronşları temizlemede, nefes almayı kolaylaştırmada ve öksürüğü kesmek için faydalanılmaktadır. Sarımsağın Kansere Karşı Etkisi Sarımsak mevcut hastalığın seyrini yavaşlatır. Kanser tedavisinde önleyici olmanın yanı sıra tedavi edici etkiye de sahiptir. Sarımsak bitkisinin çiğ veya pişmiş kanser tümörlerinin büyümesini önleyici özelliği vardır.. Mide ve rektum kanserini önleyici olarak faydalıdır. Meme, prostat, mide ve kalın bağırsak kanserlerine yakalanma riskini azaltır. Akciğer kanserinde, akciğer şişliğinde faydalıdır, akciğeri, karaciğeri ve safra kesesini güçlendirir. Taşköprü sarımsağında selenyum maddesi ve yeni tesbit edilen 2 enzimin kanser tedavisinde faydalı olduğu ifade edilmiştir. Sarımsağın Mide ve Sindirim Kanallarına Etkisi Bağırsak kurtlarını dökmede, bağırsak hastalıklarında, mide ve bağırsak enfeksiyonlarında, kronik mide bağırsak ülserlerinin tedavisinde faydalıdır. Sindirim yolları antiseptiği olarak faydalanılır. Mide şişkinliği, kabızlığı ve mide gazının giderilmesinde yararlanılır. Sarımsak İştah açıcıdır. Beyin ve Sinir Sistemine Etkileri Beyin kanaması ve felç riskini azaltır. Sinirleri ve beyin hücrelerinin yenilenmesini hızlandırdığından alzhemier ve parkinson hastalıklarına karşı faydalı olacağı üzerinde duruluyor. Sarımsağın Kalp Damar Hastalıklarına Etkisi Kalbi kuvvetlendirir, kalp adalelerini güçlendirir. Koroner kalp hastalarında, kalp krizi riskinde, enfarktüste, stenokardi kalp sıkışması, variste faydalıdır. Kalbin kılcal damarlarını temizler, kılcal damarlardan kan akışına yardımcı olur. Kalp krizi ve felçleri önlemede yardımcı en güzel ve en güvenli yollardan biri sarımsak kullanmaktır. Sarımsak kullanımı damarların genişlemesinde ve , elastikiyetinde yararlıdır. Sarımsağın Kolestrol Üzerine Etkisi Kan lipid seviyesini düşürmek ve yaşlanmaya bağlı vasküler değişikliklerini düzenlemek üzere kullanılır. Kolestrol oluşumunu engeller, kandaki triglisirit, lipid ve kolestrol seviyelerini düşürür. Kanı temizler, sulandırır, dolaşımını tanzim eder. Yüksek tansiyonda, arteriyel hipertansiyonda faydalıdır. Sarınsağın mantar, bakteri, virüsler karşı Etkisi Antifungal etkisi dolayısıyla mantarlara karşı da faydalıdır. Sarımsak kolera, veba gibi salgın hastalıklarda antiseptik olarak kullanılmıştır. Antibiyotik ihtiva ettiğinden mikrobik hastalıklara çok iyi gelir. Aids hastalarında sıkça görülen boğaz, ağız ve yemek borusu enfeksiyonlarında faydalıdır. Sarımsağın vücudu grip ve soğuk algınlığı gibi kış hastalıklarına karşı koruma özelliği vardır. Sarımsağın Diğer Etkileri Ateşi düşürmede, soğuk algınlığında, titreme ve üşümelerde, zayıflıkta, A vitaminozda eksikliği ve guatrda faydalıdır. Bedendeki yağ üretimini durdurmada ya da yavaşlatmada kullanılır. Saç dökülmesinde, saçkıranda ve saç çıkartmak için faydalıdır. Kan şekerinin düşmesinde, idrarı artırmada, böbreklerin normal çalışmasında ve idrar tutukluğunu gidermede kullanılması yararlıdır. Sarımsaktaki selenyum, kuersetin ve C vitaminleri göz sağlığına katkı sağlar, göz enfeksiyonları ve inflamasyonun giderilmesine yardımcı olur. Romatizmada, gutta ve mafsal iltihaplarında faydalıdır, vücuttaki kireçlenmeleri çözmek için , krampları el ve ayak titremelerini gidermek için kullanılır.. Sarımsağın anti-artritik özelliği, dialil sülfit ve tiyazremonondan kaynaklanmaktadır. Sarımsağın adeniti lenf bezi tedavi edici, alyuvarların birbirine yapışmasını ve kanın pıhtılaşmasını önleyici, pıhtılaşma süresini uzatıcı ve pıhtıları çözücü etkileri bulunmaktadır. ZERDEÇAL Curcuma Longa Hint Safranı, Safran Kökü, Sarı Boya, Zerdeçav, Zerdeçöp isimleri ile de bilinir. Demir zenginidir. Zerdeçaldaki “kurkuminoitler” antioksidan olarak işlev görmektedir ve bu madde ile vücut iltihabını önlemede etkili bir yöntemdir. Bunun için için zerdeçal tozunu yemeklerinize ekleyebilir; ya da zerdeçal çayı tüketebilirsiniz. Zerdeçalın bir adıda “curcuma longa” dır. Zerdeçal anti-bakteriyel, kolesterol düşürücü, anti-diyabetik, anti-inflamatuar, antioksidan ve kanser karşıtlığı ile ilgili vasıfları birçok çalışmayla ifade edilmiştir. Zerdaçal yağların yakılmasını sağlar. Özetlenirse; 1. Zerdeçal demir zenginidir. 2. Zerdeçaldaki “kurkuminoitler” antioksidan olarak işlev görmektedir. 3. Zerdeçalın bir adıda “curcuma longa” dır. 3. Zerdeçal bitkisinin anti-bakteriyel, kolesterol düşürücü, anti-diyabetik, anti-inflamatuar, antioksidan ve kanser karşıtlığı ile ilgili vasıfları bir çok çalışmayla ifade edilmiştir. YABAN MERSİNİ Vaccinium myrtillus L. Toksinler, vücutta hastalıklara sebep olan serbest radikallerin üremesine sebep olur. Sayısı artan serbest radikaller ise, akciğer dokusuna zarar verebilir. Bu durumu engellemek için, antioksidan zengini gıdalar tüketilmeli ve toksinlerin vücuttan atılması hızlandırılmalıdır. Yaban mersini, çok güçlü bir antioksidan kaynağıdır. Çünkü Bu sebeple, akciğer sağlığını korumak için birebirdir. Aynı zamanda, C vitamini zenginidir ve C vitaminin ciğer fonksiyonlarını olumlu yönde etkileme özelliği bulunur. Yaban mersininin kan şekeri üzerine düşürücü etkisi olduğu üzerine yapılan çalışmalar güncelliğini korumaktadır. Çalışmalar yaban mersininin sindirim yollarında karbonhidratların parçalanmasını ve emilmesini engelleyici olabileceği üzerinde yapılmaktadır. Yaban mersini içerisinde yer alan K vitamini, kan pıhtılaşmasında önemli rol oynar. Aşırı kanamaları önlemek için kanın pıhtılaşmasına yardımcı olur. Uzmanlar yaban mersini tüketen kişilerde kötü kolesterol olarak bilinen LDL kolesterol düzeylerinin azalabileceğini tespit etmişlerdir. ISPANAK Spinacia Oleracea 1. Ispanak Spinacia Oleracea, Ispanak A, B1, B2 vitaminleri, nikotilamid asiti, C vitamini, B vitamini, sitrik asit, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, bakır, fosfor kükürdü, klorür, iyot, lutein ihtiva eder. 2. Ruhi çöküntünün sıkıntılarını giderir, sürmenajda faydalıdır, kansızlığı ve kansızlığın sebeb olduğu sinirlilik halini geçirir, Sinirleri güçlendirir, gelişme bozukluğunda faydalıdır. Bedeni ve ruhi çöküntü halinde sabahları bir miktar taze ıspanak ile bir miktar tere sıkılıp suyu içilmelidir. 3. Besleyicidir. Kuvvet verici-toniktir. Vücudu soğuk algınlığına karşı korur. Ispanak tohumu toz haline getirilir, Bal ile macun yapılıp yenilirse cinsi gücü artırır. 4. Hazmı kolaylaştırır, idrarı artırır, kabızlığı önler, bağırsaklara yumuşaklık verir, müshildir. Mide ve bağırsakları yumuşatıcı Ispanak tohumu toz haline getirilir, Bal ile macun yapılıp yenilirse faydalı olur.. Yaprakları idrar artırıcı, müshil ve kuvvet verici olarak haşlama halinde yenilir. 5. Hamilelikte çok faydalıdır, doğan çocuğun güçlü olmasını sağlar. 6. Kanserden ve veremden korur, dişlerin çürümesini önler. Kan, göz, kemik ve kas sağlığı için idealdir. 7. Günde 5-6 yaprak ıspanak yenilirse bütün bu faydaları temin eder. 8. Ispanak suyu çıkarılıp içilirse vücudun hücrelerini besler, zararlı artıkları temizler, sinir ve adaleler için çok yararlıdır. Akciğere ve sırt ağrısına faydalıdır. 9. Ispanak kaynatılır, suyu içilirse solucan döker, idrarı çoğaltır, karciğere faydalı olur, kansızlığı giderir. 10. Ispanak Lapa haline getirilir, urların üzerine konulursa urları eritir, şişlikleri indirir. Ispanak ezilir, lapa halinde hararetli mide ve ciğer üzerine konulursa hararetlerini ve ağrılarını geçirir. 11. Ispanak tohumu Kalbi kuvvetlendirir, yatıştırıcı ve Müshil olarak kullanılır. 8-10 gr ıspanak tohumu 1 su bardağı sıcak suda 5-10 dakika demlendirilip içilir. 12. Yan Etkileri Ispanak taşıdığı yüksek orandaki tuzlar sebebi ile idrar yolları, böbrek, sindirim sistemi ve karaciğer hastalığı olanlara ve şeker hastalarına tavsiye edilmez. İçindeki oksalat sebebiyle gut, romatizma, mafsal rahatsızlığı olanlar ve hamileler fazla ıspanak yememelidir, Sık sık ve çok miktarda ıspanak yenilirse mali hülyayı melankoli artırır. ISIRGANOTU Urtica Dioica Isırgan Otu, dişli yaprak yapsına sahip, yaprak sapları belirgin, koyu yeşil renkli, yakıcı tüylü, boyu bazen 1 m yi geçen genelde otsu bir bitki olmakla birlikte çalı formu da olan, tek ve çok yıllık büyüme özelliği gösteren Isırgangiller familyasına ait bir bitkidir. Ülkemizde tek yıllık U. urens, U. Pilulifera ve çok yıllık U. Dioica olmak üzere her iki türüne de rastlanmaktadır. 1. Isırgan Otunun Besin Değeri Nedir? Yaprakları başta olmak üzere bitkinin yeşil kısımları B, A ve K vitamini, esansiyel aminoasitler, çeşitli mineral elementler ve esansiyel sabit yağ asitleri varlığı bakımından bir hayli zengindir. Ayrıca bol miktarda C vitamini ve demir ihtiva eder. Isırgan otunun özellikle yapraklarındaki karetonoidler, klorofiller ve flavanoidler ile onların indirgenmiş besin ögelerinden, vitaminler, proteinler, mineral maddeler, organik asitler, yağ ve diğer komponentler yönünden yüklü olması gıda değerini artırmaktadır. Isırgan oyunun Kullanılan Kısımları Mide, bağırsaklar, karaciğer, pankreas ve safra kesesi salgılarını uyaran kimyasal bir madde içerir. Isırgan otunun antiinflamatuvar, antifungal etki, prostat dokusu üzerindeki etki, antiviral etkileri bilimsel olarak kanıtlanmıştır. . Isırgan otu bitkisinin 2-4 yapraklı dönemden itibaren çiçeklenme başlangıcına kadar genç sürgünleri ilkbahar aylarında toplanır ve değişik şekillerde değerlendirilmektedir. Yapraklı dalları sebze olarak da yenilir. Isırgan otunun daha çok yaprak ve taze sürgünleri kullanılır. Isırgan otu bitkisi besleyici olup sindirilmeleri de otunun içerisinde cholin maddesi vardır. Dolayısı ile Kolestrolü ve Karaciğer yağlanmasını gidermede ve prostat büyümesinde faydalıdır. Otunun Faydaları Kan dolaşımını hızlandırıp kanı temizler. Özellikle demir, vitamin ve klorofil içeriği yüksek olmasından dolayı kansızlığa karşı kullanımı tavsiye edilmektedir. Isırgan bütün vücutta hücre yenilenmesini temin eder. Alyuvar yapımını artırır. Çeşitli kanamaları durdurur. Yaprak ve sapları, cild kanserlerinde ezilir, lapa halinde cilde konulur. Isırgan otu vücutta bulunan bütün yabancı cisimleri dışarı atar. Vücudun temizlenmesinde en büyük etkiye sahiptir. Vücutta biriken ödemin, zehirli maddelerin ve asitlerin atılmasında faydalıdır. Diyabete, yüksek ve düşük tansiyona, MSS üzerinde olan depresan etkileri üzerinde olumlu yönde çok sayıda araştırma bulunmaktadır. Şekeri düşürür. 4. Isırgan tohumu ve bitkisinin Faydaları Organizmayı yeniler, göğsü yumuşatır, öksürüğü keser, göğsü ve karaciğeri temizler, sarılıkta faydalıdır. Kanı temizler, kan yapıcıdır, kanın pıhtılaşmasını önler. Zatülcenpte faydalıdır, her çeşit vereme iyi gelir, iştahı açar, hazım salgısını artırır, mide ve bağırsak gazlarını ve kabızlığı giderir, mideyi temizler, kusmayı önler, vücutta biriken suyu boşaltır, ödemde faydalıdır, ürik asiti temizler, gutta ve romatizma rahatsızlıklarında, siyatikte faydalıdır. Böbrek ve mesane kumunu temizler, idrarı ve anne sütünü artırır, terleticidir, balgamı söktürür. Krampları giderir, kafa derisi üzerindeki kan deveranını hızlandırır, halsizliği önler, kan şekerini düşürür. Menopozda ve kanserde faydalıdır. Egzamaya, kurdeşen de kaşıntılarda, sivilcelerin tedavisinde faydalıdır, alerjik rahatsızlıklarda, alerjik hapşırmalarda, saç dökülmesinde faydalıdır. Burun kanamasını keser, içerdeki yaraları temizler, mantar zehirlenmelerinde faydalı olur. Baş ağrılarını, basur kanamalarını keser, safra kesesi rahatsızlıklarında, koltuk altı iltihabında, dudak ve ağız çıbanlarında faydalı olur. 5. Isırgan kökü haşlaması-bilhassa ekstresinin Faydaları Prostat bezinin büyümesi neticesi meydana gelen idrar zorluğunda faydalıdır. İdrar miktarını ve akışını artırıcı idrar torbasında idrar artığı kalmasını azaltıcı etkileri vardır. Büyümüş prostatı küçültmeden prostatın meydana getirdiği arazları azaltır. BROKOLİ Brassica Oleracae İtalica Grubu Turpgiller familyasından karnıbahara benzeyen 1 yıllık bitki. Lahana grubundan olan brokoli 60-90 cm yüksekliğinde, çok büyüyen dallı bir bitkidir. Dalların ve orta eksenin tepesinde çiçek tomurcuklarının oluşturduğu yeşil renkli sık salkımlar bulunur. Brokkoli yeşil renkli, olgunlaşmamış çiçek taslakları ile kalın ve etli çiçek sapları yenilen, grimsi veya mavimsi yeşil çiçeklere sahip bir sebze türüdür. Brokoli karnabahara oldukça benzemektedir. Brokkoliyi karnabahardan ayıran ortadaki esas başın kaldırılması ile ikinci derecede çiçek salkımlarının hemen oluşmasıdır. Brokolinin Kimyasal İçeriği ve Tüketim Şekli Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine bire bir. Fazlaca beta karoten içerir. Yüksek miktarda kalsiyum, kükürt, potasyum ve selenyum maddeleri içerir ve Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, B1 ve C vitamini deposudur. Brokoli bol miktarda, göğüs kanseri riskini azaltan indole’ adlı bir madde içeriyor Sağlık açısından iyi etki verebilmesi için bitki taze ve sararmamış olmalıdır. Günlük taze bitki kullanılabildiği gibi, buzdolabında buzluk kısmında saklanan bitki de kullanılabilir. Bitki dolaba yıkanmadan konulmalı ihtiyaç olduğunda buzdolabından çıkarınca yıkanmalıdır. 250 şer gramlık parçalar halinde muhafaza edilmelidir. Brokkolide tam hasat zamanı çiçeklerin açmasından birkaç gün öncedir. Brokkoli sürgünlerinin rengi mor-eflatundan yeşil renge kadar değişmekle birlikte Ancak üretimde ençok yeşil tomurcuklu çeşitler tercih edilir. Brokolinin Sağlığımıza Etkileri 1 ⇒ Brokolinin kendine has selülozik yapısı Lifli yapı bağırsaklarda oluşan toksinlerin atılmasında, safra asidi fazlalığında ve alınmış olan ağır metallerin emilmesinde büyük rol oynamaktadır. Brokoli bağırsak sistemini düzenler, bu sebeple kabızlığı önleyici ve bağırsakların düzenli bir şeklide çalışmasını sağlayıcıdır. 2. ⇒ Brokoli, ihtiva ettiği bazı bitkisel hormonlar bakımından ayrı bir önem taşımaktadır, bu sayede vücuttaki hormon dengesini ayarlayıcı özelliğe sahiptir. Menopoz dönemindeki hanımlarda ostregon hormonunun düzenli çalışmasını temin için brokoli kullanımı faydalı olmaktadır. 3. ⇒ Brokoli, ihtiva ettiği maddeler açısından insan sağlığı üzerinde çok faydalıdır. Bağışıklık sistemini güçlendiren bir özelliğe sahiptir. Bağışıklık sistemini güçlendiren 5 madde ihtiva etmektedir. Brokoli aynı zamanda antibiyotik etkilidir. 4.⇒ Brokoli iyi huylu prostat büyümesi, prostatitis bakteriyel prostat enfeksiyonunu ve kronik idrar yolları enfeksiyonlarında faydalıdır. Kumu, iltihabı ve tembelliği giderir. Bronşları yumuşatmaya, balgam söktürmeye, göğsü yumuşatmaya, karaciğeri kuvvetlendirmeye uykusuzluğa, sinirleri yatıştırmaya, öksürüğe, astıma, nefes darlığına, boğmacaya, kalp çarpıntısına iyi gelir. 5.⇒ Brokoli, rahim, meme, prostat, bağırsak ve idrar kesesi kanserlerine karşı güçlü bir koruyucudur. Brokolinin ihtiva ettiği sulforafen ve benzeri maddeler kanser tedavisine karşı kullanılmaktadır. Brokoli prostat ve meme kanserine karşı 5 ayrı koruyucu madde ihtiva etmektedir. Brokoli prostat rahatsızlıklarının kansere dönüşmesini önleyici güçlü bir etkiye sahiptir. Brokoli Kürü 300 gr brokoli 1 Lt suda , ağzı kapalı bir kapta 6 – 7 dk kaynatılır. Elde edilen suyun yarısı Yarısı sabah aç karna diğer yarısı akşam yemeğinden 20-30 dk evvel içilir. İçtikten 30 dk sonraya kadar su hariç hiçbir şey yenilip içilmez. Haşlanan bitki öğle yemeğinde salata olarak yenilebilir. Bu şekilde 21 gün devam edilir. 21 günlük kür tedavisine başlayan hastalar daha 2–3 gün içerisinde şikayetlerinin azaldığını görürler. Hastalığa yeni yakalanan kimseler 21 günlük brokoli kürü ile 10–11 ay rahat edebilirler. Gerektiğinde yılda 1 hafta daha kullanılır. Hastalığın seyrine göre 6–7 yıllık gecikmiş durumlarda- birkaç ay sonra hastalık yeniden nüksedebilir. Bu gibi durumlarda ilave 1 haftalık kür yeterli olmaktadır. En güzeli ise 6 ayda bir haftalık kürler şeklinde kullanmaya devam etmektir. Prostatitis ve prostat hastaları kür boyunca acı biber, alkol, kahve ve neskafe kullanmamalı, hayvani yağlardan uzak durmalıdır. Brokoli Tohumu Çimlenmiş brokoli tohumları sebze olarak kullanılan brokoliye göre ortalama 50 kat daha sulforafen ihtiva eder. sulforafen phase II enzimlerini aktive ederek kansere, mutasyona ve serbest radikallere karşı harekete geçirmektedir. ZENCEFİL Zingiber Officinale Zencefilgiller familyasından, 100 cm kadar boyunda, kamış görünüşünde çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları mızrak biçiminde, sivri uçlu tarçın kokuludur. Çiçekler bir çoğu bir arada ve sarı renktedir. Bitkinin kurutulmuş rizomları kullanılır. Zencefil Güçlü bir antioksidandır. Yoğun miktarda vitamin barındırır. Aynı zamanda içermiş olduğu yüksek bileşenlerden gingerol isimli madde sayesinde akciğerleri kolayca temizler..Gingerol ağrı kesicidir. Akciğeri kirleten toksik maddelerin vücuttan atılmasını sağlayan zencefil, yaratığı sıcaklık hissiyle de terlemeyi sağlar. Terleme yolu ile de toksinlerden arınmaya yardımcı olduğu söylenebilir. Ayrıca, solunum yollarını açar ve vücut sıcaklığını korumaya yardımcıdır. Zencefil, çayı yapılarak tüketilebildiği gibi yemeklere de karıştırılabilir. Ayrıca toz halde de bulunur ve bu formu balla karıştırılarak tüketilebilir. İstenirse çiğ olarak da tüketilebilir. Zencefil kronik ve akut iltihabı olan hastalarda iyi bir tedavi yöntemidir. Özetlersek; 1. Zencefil güçlü bir antioksidandır. 2. Zencefil içerdiği gingerol isimli madde sayesinde akciğerleri kolayca temizler.. 3. Akciğeri kirleten toksik maddelerin vücuttan atılmasını sağlayan zencefil, yaratığı sıcaklık hissiyle de terlemeyi sağlar. Bu sayede de toksinlerden arınmaya yardımcı olduğu söylenebilir. Solunum yollarını açar. 4. Zencefil, zencefil çayı yapılarak tüketilebildiği gibi yemeklere de karıştırılabilir. Ayrıca toz halde de bulunur ve bu formu balla karıştırılarak tüketilebilir. Ayrıca, dilenirse çiğ olarak da tüketilebilir. Yukarıdaki bilgilerin çoğu geleneksel ve kanıta dayalı olmayan hekimlik uygulamalarını da içerdiğinden zencefil bitkisi ve bu sitede yer alan diğer bitkilerden yararlanmalarda modern tıp hekimliğine dayalı kanıt gerektiğinden zencefil bitkisi ve diğer tüm bitkilerin kullanımı hekim gözetiminde yapılmalıdır. Bu ve benzer şekilde sağlık açısından faydalı bitkilerle ilgili olan makalelerde yer alan faydalar ve uygulamalarından bu site ve makale metninin yazarı hiçbir sorumluluk Taşımaz. Yararlanılan Kaynaklar Sencer, E., 1983,Beslenme ve Diyet, Beta Basım Fadime E., 2015, Hayatın Doğal Mucizeleri Vitaminler ,Elma Yayınevi
- 1214 Son Güncellenme - 1603 Güncelleme - 1603 Salmonella ve gibi patojen maddeler çiğ sebze ve meyvelerde bol miktarda bilim adamları sebze ve meyvelerin defalarca yıkanmasına rağmen bakteri tehlikesinin devam ettiğine dikkat başındaki isimlerden Amanda Deering, ekibine fasulye bitkisinde E. Coli ve yer fıstığında Salmonella bakterisi izlerini aramalarını bakteriler besin değerlerinin taşındığı bölümler dahil bitkilerin tüm temel dokularında bulunabiliyor. Yani, patojenler meyve ve sebzelerin sadece yüzeyinde araştırmaları ancak yüksek sıcaklıklarda bu bakterilerin öldüğünü gösterdi. Yani meyve ve sebzeleri sıcak su ile yıkamak ya da içinde bekletmek riski yok ve doğal besinlerin yaşamınıza kattıklarına inanamayacaksınız!!! Birbirinden şifalı zengin aktar urunleri ile sağlık bulun! Tıklayınız...
Geçmiş yıllarda tamamen doğal ortamlara yetiştirilen meyve sebzeler için artık ne yazık ki çeşitli kimyasallar kullanılmaktadır. Bu kimyasalların yetiştirilen ürünlerin üzerine yapışıp kalması ve iyice temizlenmeden tüketilmesi halinde doğal olarak insan bünyesinin kaldıramayacağı bir durum ortaya çıkar. Sonuç olarak kişilerin hastalıklara yakalanma olasılığı da fazlalaşmıştır. Görülen hastalıkların başında tüm vücudu etkileyecek solunum yolu enfeksiyonları, böbrek hastalıkları ve bağışıklık sisteminin çökmesine neden olan birçok hastalık gelir. Önlem Amaçlı Ne Yapılabilir? Meyve ve sebzelerden gelebilecek bakteri ya da kimyasalları vücudunuza sokmamak için evlerinizde bazı önemler alabilirsiniz. Son zamanlarda hijyen sağlama konusunda adını sık sık duyuran sirkeden faydalanılabilir. Sebzeleri ve meyveleri sirkeli su içinde iyice yıkadıktan sonra tekrar su ile durulayarak tüketmek bir bakımdan daha sağlıklı olacaktır. Sadece su ya da sıcak suyla yıkamak ağır kimyasalları gidermeyeceğinden farklı bir önlem almak daha doğrudur. Bunun dışında kesinlikle hiçbir sebze ve meyvenin yıkanmanda tüketilmemesi gerekir. Hangi Hastalıklardan Korunmalıdır? En başta bağışıklık sisteminin zarar görmesine neden olan hastalıklara karşı vücudun korunması gereklidir. Çünkü bağışıklık sisteminin zarar görmesi beraberinde birçok hastalığı peşinden sürükleyebilir. Bu durumun en ileri safhasında ölümlere bile yol açabilen kanser türlerine varılabilir. Başa dön tuşu
Endokrin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Erbil, tarım ilaçlarındaki tehlikeye dikkat çekti ve önemli tavsiyelerde bulundu. İşte onlar Tarımda kullanılan kimyasal çeşidi olan pestisitler toprak ve suda kirletici etkiye neden olarak insan sağlığına zararlı olmaktadır. Mahsulü koruma amaçlı kullanılan pestisitin bilinçsiz ve kontrolsüz uygulanması, yaşayan tüm canlı organizma ve aynı zamanda mahsul için de tehlikelidir. KİMYASALDA ARTIŞ 1980 yılından beri pestisit kullanımı ülkemizde yüzde 45 oranında artmıştır. Bu miktar resmi kayıtlar olup illegal kullanım düşünüldüğünde, bu kimyasalların çok daha fazla kullanıldığı bir gerçektir. Organik tarımın son yıllarda teşvik edilmesi pestisit kullanımını ancak yüzde 5 oranında azaltabilmiştir. HANGİ HASTALIKLARA YOL AÇIYOR? Pestisit türleri; böcekler, kemirgenler, yabani otlar, mantarlar olmak üzere 4 ana başlıkta üretilir ve 100'e yakın ticari şekli vardır. Pestisitler suda çözünme özelliklerine göre toprağa, suya karışır ve kirlenir. Uzun süre pestisitlere maruz kalan insanlarda kanser ve karaciğer, böbrek ve nörolojik hastalıklar ortaya çıkabilir. Bu yıl American Journal of Psychiatry Dergisi'nde yayınlanan bir makalede annedeki pestisit miktarı ile otizm arasında ilişki tespit edilmiştir. Pestisitler kısırlık nedenleri arasında da gösterilir. YİYECEKLERDEN NASIL ARINDIRILIR?Pestisitlerin kimyasal özellikleri farklıdır. Örneğin elmada hangi tür pestisitin kullanıldığı bilinmediği için bol duru suyla yıkamak, kabuğunu soyup tüketmek en doğrusudur. Çilek gibi soyulamayan meyvelerin ise organiğini tüketmek gerekir. Ülkemizde sebze, meyve ve özellikle yeşil yapraklı sebzelerin yıkanması sırasında sirkeli su kullanılmaktadır. Ancak bazı pestisitler sirkeli suda daha etkin hale gelerek zararlı olmaktadır. Hangi sebze ve meyvede hangi pestisitin kullanıldığı bilinmediği için sirkeli suyla yıkanmamaları gerekir. Sebze ve meyveleri tamamen tarım ilacından arındırmak mümkün olmasa da duru suyla yıkayıp, özellikle yeşillikleri suda bekletmek en doğru temizleme şeklidir.
yıkanmadan tüketilen sebze ve meyveler hangi hastalıklara yol açar